- Gözlerin zümrüt yeşili,Ellerin bulut,Yüreğim incisini arayan denizkızıBir Akdeniz vurgunu yemiş ben,İki şık arasında duruyorumYa sen geçmelisin düşlerimden,Ya Akdeniz’den geçmeliyim..Hatice Elveren Peköz
Bir damla su içinde deryalar büyüten çocukluğum, bir gün birden bire gökkuşağının içinden geçiverdi..
11 Eylül 2017 Pazartesi
21 Mart 2017 Salı
Siyahlı Kadın
Siyahlı KadınEy elinde ışığı taşıyan Siyahlı Kadın,İnan ki, siyah sendeki kadar güzel olmamıştı hayatımda.Ve o Siyah’ı kimsenin üzerinde bu kadar güzel görmedim.İçindeki cevher tüm siyahlı geceleri yırtar, geçer!Senle tüm renkleri paramparça eder güzelliğin.Biliyorum, ışıkla renkler ölümsüzdür.Ey Işığı taşıyan el,Siyah siyah olalı, Yeşil’i bu kadar güzel görmedim.Bütün renkler bu denli solgun kalmamıştı kimsenin gölgesinde.O Siyahlı gölgeler ömrü billâhYeşile öylesine sevdalanmamıştır belki?Ve hayatında bu kadar ışıltılı gözler görmemiştir hiç.Ey Siyahlı Kadın, sizin varlığınız yaşamın başlangıcını temsil eder.Yokluğunuz ölümü…Biliriz ki karanlıkla güzellik ölümsüzdür!Hatice Elveren Peköz
18 Şubat 2017 Cumartesi
Üzülürüm
ÜZÜLÜRÜM
Yanlılığının derinliklerine
beni çekme kadın.
Bilirim o yalnızlığın
içindeki yangını.
Gözlerinden akan yaşalar
kanlı…
Yüreğinin kuytularında, karanlıklarda
gül büyümez bilirim.
O kahredici yalnızlığın
peşinden sürüklenirken ömrün,
Nefretin kordan ateştir, akan
yaşların zehir!
Ondan mıdır ne?
Yaşamdan çok ölüme yakın
durursun?
Ama bil ki, o kör yalnızlığın
dipsiz bir kuyu…
Sessizliğin, dünyadaki umut
dağlarını yıkmaya yeterli.
Kahredici yalnızlığına beni de
ortak etme kadın.
Bilirim çaresizliğinin içinde,
yüreğin, alev alevdir.
Yüreğin öyle bir ateştir ki,
bir yangı yeri.
O ateşler gözlerindeki feri
söndürmeye yeterli.
Bilirim ellerin yaşamın son
demine tutunur.
Gözlerin uçurmuşların
kıyısında çaresiz seni anlatır.
Ezikliğini, çaresizliğini bilir
çok üzülürüm.
Ondan mıdır ne?
Her bir yeni bebek doğuşuyla,
yaşamdan ağır ağır uzaklaşırsın!
İçindeki nefret büyüdükçe,
isyan denizlerinde kaybolur
Ve yalnızlığın, çaresizce
yanaklarına süzülür.
Yolun son deminde durup ölüme
çağırma kadın.
Birkaç adım gerinden yürüyor
olsam da, hastalıklı bakmıyorum gözlerine.
Sen nerden bile bilirsin ki beni?
Sen, sevgi nehirlerinden hiç
akmadın ki.
Bir damla olsa da sevgi, deryalara
çevirmekle meşgulüm.
Yüreğimin derinliklerinde aşk,
şiir püfür püfür…
Karanlıklar içinde olsam da, sevgi
şallarına bürünür
Ve yaşam dolu nehirlerden
geçerim,
Senin karanlıklardan,
nefretinden korkmam hiç.
Kahredici yalnızlığını,
çaresizliğini, karını, kışını, fırtınanı al ve seninle götür.
Ama dur ağlama kadın.
Adına üzülürüm…
Hatice Elveren Peköz
8 Şubat 2017 Çarşamba
@BİR EFSUNLU AŞK@
@BİR EFSUNLU AŞK@ (SENARYO)
Kız, gözleriyle süzerek
sessizce gülümseyen delikanlıya edalı bir bakış saldı.
Sonra yerinden fırlayarak
sahil boyu yol alan bir otobüse atladı.
Ardından delikanlı soluk
soluğa koşarak geldi ve otobüsün en arka sıralarına geçip oturdu.
Yol boyunca dudaklarının tüm
kıvrımlarıyla bir denize bir kıza gülümsüyordu artık.
Deniz görünce delikanlıyla
kızı, köpük köpük dalgalanarak rüzgârla söyleşti.
Sonra denizle rüzgâr
söylenmemiş en güzel şiirleri, melodileri söyleyip kıza bir serenat çekti.
Rüzgâr dayanamayarak tüm
serinliğiyle gelip kızın saçları arasında dolaşmaya başlamıştı.
Deniz rüzgâra az sitem
ederek, kızın gözlerine erişmek için daha da mavileşti.
Kızın yüreği pır pır kelebek,
yüzü martı beyazıydı.
Delikanlı, deniz ve rüzgâr
ona gülümsedikçe gözleri daha da mavileşti.
Kız, deniz, rüzgâr ve
delikanlı arasında tercih yapmaya zorlanmıştı.
Rüzgârlı saçlarını sevgiyle
toplayarak bir delikanlıya bir denize baktı.
O an deniz dalgaları
köpüklenerek eğildi, büküldü coştukça coştu.
Rüzgâr fırtına öncesi bir
sessizlikle gelip kızın ellerine sarılmıştı.
Kız kararsız rüzgâr, deniz ve
delikanlı arasında yüreği gidip gidip geldi.
Onun ruhunu baştan sona
kuşatan bu esaretten mutlu, gözleri efsunlu efsunlu buğulanmıştı.
Delikanlı, her şeyden
habersiz uzaktan uzağa gülümseyerek yüreğini kıza çoktan kaptırmıştı.
Kız bir zaman sonra bu
oyundan sıkılarak kendini yalnız hissetti.
Ev bark, iş, aş bebek, her
şey vardı. Yaşam uzun soluklu bir yürüyüştü.
Düşündü, ona mavi mavi
gülümseyen gözlerdeki o efsunlu aşk gerçek mi? diye düşündü.
Yolcuların gözleri önünden
uçuşup giden o kelebeğin saçları arasında kimin elleri dolaşacaktı belli
değildi?
Deniz mi, rüzgâr mı,
delikanlı mı yanılmıştı?
Onlar bir efsunlu aşka
kanarken hangi aşk yalansız, yalın ve daha gerçekti?
Herkes soran gözlerle bakarken
son durağa gelinmişti.
Hatice Elveren Peköz
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)